Maliyetleri azaltmak adına bir çalışana yapması beklenenden daha çok rol vermek veya işten ayrılan bir çalışanın görevlerini bir başka çalışanın görevlerine eklemek gerçekten umulduğu gibi daha az maliyetli midir? Bu soruya “Evet” cevabı veriliyor olmalı ki bu yaklaşım iş yerlerinde oldukça fazla yaygındır. Gerek araştırmalar, gerekse deneyimler her ne sebeple olursa olsun çalışana fazla görev yüklemenin maliyeti düşüren bir yol veya yararlı bir uygulama olmadığını ortaya koyuyor.
Araştırmalar fazla iş yükünün yarattığı aşırı stresin Türkiye’deki iş kazalarının %80’i ile ilişkili olduğunu, Birleşik Devletler’de iş stresi ile bağlantılı ekonomik kayıpların ise yıllık 150 milyar dolar civarında olduğunu göstermektedir. Kaldı ki bu rakamlar sadece strese dair örneklerdir. Stres dışında işten ayrılma, devamsızlık gibi çok sayıda boyutu olan bir konudan söz ediyoruz. Bu tür yaklaşımlar çalışanın adalet algısını zedelemekte, bağlılığını giderek azaltmakta, yaşanan stres ve yorgunluğa bağlı olarak “tükenmişlik” tepkisinin ortaya çıkma riskini fazlasıyla artırmakta, iş – iş dışı yaşam dengesini bozmakta ve umulanın tersine performansta ve iş kalitesinde büyük bir düşüşe yol açmaktadır. Genellikle fazla iş yükü altına sokulan çalışanların şirketin görece daha yetkin çalışanları oldukları da göz önüne alındığında, yaşadıkları örselenme bir süre sonra şirkete karşı kızgınlığa yol açabilmekte ve istismar edilmişlik duygusu yüzünden kopuş eğilimi güçlenebilmektedir.
Bu nedenle şirketler fazla görev yüklemeye yol açan yaklaşımlardan kaçınmalı, başka seçenek kalmadığı durumlarda mevcut durumun bir an önce düzeltilmesi için samimi bir çaba harcanmalı, bu çaba fazla görev üstlenen kişiye hissettirilmeli ve özverisi takdir edilmelidir.