İnsan hayatının büyük bir bölümü iş ve meslek çalışmalarıyla geçmektedir. Bu nedenle insanın kendi hayatından doyum elde edebilmesi, büyük ölçüde işinden doyum almasına bağlıdır. İş doyumu, kişinin mesleğini sevmesi ya da meslek tecrübelerinin takdir edilmesi sonucunda oluşan olumlu bir duygu durumudur.
İş yaşamında en geniş anlamda verimliliği sağlanmanın bir yolu olarak iş doyumunu arttıran yaklaşımlar, çalışanın işini kaybetme kaygısı hissederek çalıştığı yaklaşımlara oranla kıyas kabul etmez biçimde daha üstündür. Yapılmış araştırmalar, işinden doyum sağlayan kişilerin işlerini daha kaliteli ve yüksek motivasyonla yaptığını, doyumu düşük olanların ise işi yavaşlatma eylemlerine, disiplin sorunlarına, yıkıcı çatışmalara daha eğilimli olduklarını göstermektedir.
Ancak iş doyumu konusunda vurgulanması gereken bir diğer önemli nokta da çalışanın kendi iş doyumundan öncelikle kendisinin sorumlu olduğudur. Örneğin işini sevmeyen bir kişiye işverenin ya da yöneticisinin doyum sağlaması çok zordur. İyi bir takım kurabilmek için de istekli ve işini seven kişilerle yola çıkmaya dikkat etmek gerekir. Zira doyumu yüksek bir grubun içinde düşük doyum seviyesine sahip bir kişinin bulunması, grup dinamiklerinden bağımsız olarak kişinin içsel süreçleriyle ilgili olabilir. Kişinin bireysel yapısında doyumu engelleyen bir sorun yoksa, ancak o noktadan sonra işyerinden bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmesini bekleyebiliriz. Ama daima akılda tutulmalı ki, bir işyerinin amacına ulaşması, çalışanların iş doyumunun desteklenmesi ve yaşam kalitelerinin artırılması ile mümkündür. Bu da çalışma şartlarının düzenlenmesi, çalışanların psikolojik, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının en azından sektör ortalamaları düzeyinde karşılanmasına bağlıdır