Hepimiz kendi hayatımız için anlamlı olan bir takım hedefler koyuyoruz. İyi bir kariyer sahibi olmak, mutlu bir evlilik gerçekleştirmek, ev, araba gibi çeşitli konfor olanakları elde etmek ve daha ötesi..
Günün sonunda bu hedeflere ulaşma yolunda elde ettiğimiz başarılar, yaşamla ilgili doyumumuzu beslerken, hayal kırıklıkları ise doyumsuzluk ve mutsuzluğumuza yol açabiliyor. Aslında bu şekilde bakınca kendimizi ne kadar büyük bir riske soktuğumuzun farkında mıyız? Çünkü gerçekleşmesi kişisel çabamızın dışındaki pek çok koşula da bağlı olan bu hedeflere uzak düştüğümüz oranda, kaygımız artacak demektir. Oysaki yaşam doyumunun bu kadar büyük hedeflerin elde edilmesiyle ilgili olduğu öne sürülemez. Elbette ki hayatımızın anlamını ve elde ettiğimiz doyumu seçimlerimiz belirlemektedir. Ancak, bu seçimlerin kocaman olması gerekmez. Asıl olan günlük hayatımızda bir arkadaşımızı aramak, erken uyanmak, uzun süredir yemediğimiz bir yemeği kendimize hazırlamak gibi küçük seçimlerimizde var olan mutluluk ve doyum potansiyelini ortaya çıkarmaktır. Hatta büyük hedeflere de bizi ulaştıracak olan bu küçük seçimlerin oluşturduğu “merdivenin” basamaklardan çıkmak değil midir?
Hepimizi “var eden” bir bakıma seçimlerimizdir. Ancak her seçim gerçek anlamda bizim varoluşumuza hizmet etmez. Doyumumuzu ve mutluluğumuzu sağlayacak şey, kocaman hedefler uğruna binbir çileye katlanmak değil, küçük adımlarla bizi koşmaya hazırlayacak olan, ama farkındalık içinde yaptığımız küçük seçimlerimizdir.