Çocuk Eğitiminde Disiplin ve Anne Baba Tutumları

[vc_row][vc_column][vc_column_text]

Çocuk Eğitiminde Disiplin ve Anne Baba Tutumları

Yazar                             : Nazım Serin, Uzm. Psikolog

Yayımlayan                 : Bilim Ailem Dergisi

Böyle başlıklı bir yazı yazmaya karar verince, zihnimin bir süre “disiplin” kavramına takıldığını fark ettim. Bu sözcüğün bende pek olumlu çağrışımlar yaratmadığını, damağımda lezzetsiz bir tat oluşturduğunu hissettim.

 

Dilerseniz siz de bu sözcüğü içinizde tekrarlayın. Neler duyumsadığınızı anlamaya çalışın. Peki ya sizde neleri çağrıştırıyor? Geçmişinizle ilgili hatırlattığı bir olay veya bir anınız var mı? Bu kavram sizde hangi duyguları uyandırıyor? Sıkıntı mı? Huzursuzluk mu? Yoksa tersine olumlu duyguları mı hissettiriyor? Eğer öyleyse bu duyguları adlandırabiliyor musunuz?

 

Bendeki olumsuz çağrışımların/duyguların nedenlerini sorguladığımda, okul hayatım başta olmak üzere, çocukluk ve gençliğime ait pek çok yaşantının baskıcı disiplin uygulamalarının gölgesi altında geçmiş olduğunu fark ettim. Örneğin, okuldaki kimi haşarılıklarımı, şimdi baktığımda sevimli bile gelen bazı kural ihlallerimi vs. “disiplin kurulu” korkusunun örseleyici etkisi altında yaşamış olduğumu hatırladım. Hatta ortada bir problem yokken bile, sırf okulda düzeni sağlamak adına bize hissettirilen disiplin korkusunun Demokles?in kılıcı gibi tepemizde sallandırıldığı anılar geldi aklıma. Eh, biz ne de olsa çocukların “Eti senin kemiği benim” düsturuyla öğretmenlerine teslim edildiği bir dönemin öğrencileriydik.

 

Sizlerin arasında da benimle aynı duyguları yaşayan pek çok kişinin bulunduğunu ve beni onayladığını duyar gibiyim.

 

Peki, günümüzde disiplin kavramının algılanışı değişti mi? Pek sanmıyorum. Eğer Google arama motoruna bu sözcüğü yazıp aratırsanız karşınıza çıkan başlıkların büyük bir çoğunluğunda disiplin ve ceza kavramlarının bir arada kullanıldığı dikkatinizi çekecektir.

 

Disiplin sözcüğünün adeta ceza ve “katı kurallar” anlamına gelmeye devam etmesinin kuşkusuz pek çok psikososyal ve kültürel nedeni vardır. Elbette, konunun bu yönü çok geniş bir tartışmayı kaldırabilir ama bu yazının amacı konunun bu yönünü irdelemek değil. Buradaki asıl amacımız; disiplin kavramının sağlıklı anlamda ne olduğunu (yukarıdaki gibi olmadığını) ve bunun çocuk eğitiminde ne tür anne baba tutumları gerektirdiğini ele almaktır.

 

Çocuk eğitiminde disiplin, çocuğun topluma uyumunu sağlayacak istenen davranış alışkanlıklarını kazandırmak; ona sınırlarını öğretmek, iç denetim yapabilme becerisini kazandırmaktır.

 

Sağlıklı bir disiplin, sağlıklı çocuk yetiştirmenin temel koşuludur. Böylesi bir disiplin anlayışının amacı; çocukta sevgi ve güven ilişkisi geliştirmek, kendisiyle ilgili olumlu bir değer algısı oluşturmak, başkalarını anlayarak onların kişiliklerine ve farklılıklarına saygı duymasını sağlamaktır. Bu disiplin yaklaşımında keyfiyet, bağırma ? çağırma, fevrilik, azarlama, yargılama, küçümseme, suçlama gibi davranışların yeri yoktur. Tam tersine; şefkat, uygun dille açıklama, sabır, KARARLILIK, TUTARLILIK ve empati vardır. Böyle bir yaklaşımla karşılaşan çocuk, giderek kuralların kendisine eziyet etmek için değil, korumak ve gelişimini desteklemek için konulduğunu, ihtiyaçlarının göz ardı edilmeyerek kendisine değer verildiğini anlamaya başlar.

 

Çocuk için konulan kurallar mutlaka yaşına uygun, gerçekçi, anlaşılır, başarılabilir türde ve başarısızlık durumlarında esnetilebilir nitelikte olmalıdır. Buradaki esnekliğin tutarsızlık demek olmadığını vurgulamakta yarar vardır. Bundan kasıt kuralın, çocuğun bir davranışı/hedefi başarabilmesi için gerekirse tekrar deneme yapmasına olanak sağlayacak yapıda olmasıdır.

 

Kural koyarken şunu kendinize sormalısınız: Bu gerçekten gerekli mi? Yoksa kurallarımla çocuğumun kendini ifade edebilmesine, yeteneklerini ortaya koyabilmesine engel olarak onu daracık bir alana mı hapsediyorum?

 

İdeal bir disiplin yaklaşımı sürekli yasaklara, nelerin yapılmaması gerektiğine odaklanan değil, nelerin yapılması gerektiğine odaklanan ve onları öğreten yaklaşımdır. Söz gelişi eve misafir geldiğinde çocuğa sürekli “Yaramazlık yapma!” diye uyarı yapmak yerine, uslu durduğunda ona “Misafir buradayken uslu durduğun için çok mutlu oldum.” deyip istendik davranışı pekiştirmek yeğlenmelidir.

 

Disiplinin önemli amaçlarından biri de çocuktaki özdenetim becerisini geliştirmektir. Bu beceri, ebeveynlerin ve çevrenin çocuğa dışarıdan koydukları kuralların zamanla içselleştirilmesiyle gelişir. Özdenetim, kişinin yaşamı boyunca sağlıklı kararlar verebilmesi, isteklerini dengeleyebilmesi ve kendi davranışları üzerinde kontrol sağlayabilmesi için şarttır. Ancak, özdenetim becerisinin gelişebilmesi için disiplinin belli bir dengede verilmesine dikkat edilmelidir. Aşırı şımartılmış, yani istekleri hep yerine getirilmiş, kendisine hiç “hayır” denmemiş bir çocuğun isteklerini ve sınırlarını denetleyebilme becerisi zayıf kalır. Bunun tam tersine, istekleri yeterince karşılanmamış, kendisine hep “hayır” denmiş bir çocuk da özdenetim bakımından diğeri gibi yaralı yetişir. Bu sefer böyle çocuklar, giderek başkalarının yönlendirme ve denetim mekanizmalarına tabi bireyler haline dönüşebilirler.

 

Anne baba olarak sağlıklı bir disiplin yaklaşımı konusunda ne kadar bilgili olursak olalım, kendimiz çocuklarımıza model olmadıkça söylediklerimizin onlar üzerinde yeterince etkisi olmayacaktır. İşte tam bu noktada disiplin ve çocuk eğitimi konusunda sahip olduğumuz tutumların farkında olmamız büyük önem taşır. Çocuk yetiştirmeyle ilgili tutumlarımız sadece okuduklarımızla, okulda öğrendiklerimizle oluşmaz. Hepimiz kişiliğimizin oluşum sürecinde anne babamızı ve diğer aile bireylerimizi model aldık. Şekillenmemizde büyük bir paya sahip olan bu modellerimizin şimdi farkında olarak veya olmayarak bizim anne ? babalık rollerimizi/tutumlarımızı etkilemeye devam ettiğini görebiliyor muyuz? Çocuğumuza çok iyi davranmak istediğimiz halde kendimizi bir anda ona bağırırken buluyorsak ve daha sonra bu davranışımızı denetleyemediğimiz için suçluluk hissediyorsak, geçmişimize dönüp kendi modellerimizin bağıran insanlar olup olmadığına bakmamızda yarar vardır.

 

Sıklıkla rastlanan dört tip anne baba tutumu, çocuk eğitiminde ve disiplin uygulamalarında son derece sağlıksızdır.

 

Yetersiz sevgi ve aşırı disiplin: Kurallara uyma adına cezalandırıcı, yargılayıcı ve çocuğun ihtiyaçlarını göz ardı eden, buna karşılık olumlu duygu (sevgi, destek, şefkat vs.) aktarımının yetersiz olduğu tutumdur.

Yetersiz sevgi ve yetersiz disiplin: Bu tip çocukların durumunu kültürümüzde en iyi şekilde anlatan deyimlerden biri “saldım çayıra, Mevla’m kayıra” deyimidir.

Aşırı sevgi, sıkı disiplin: Çocuğa yönelik sevgi ve desteğin bol olduğu ancak, başarı konusunda yüksek ve katı bir beklentinin olduğu tutumdur.

Aşırı sevgi, gevşek disiplin: Çocuğun aşırı şımartıldığı, isteklerinin sürekli yerine getirildiği, buna karşılık kendisinden pek bir başarı beklenmediği tutumdur.

Hepimizin amacı çocuklarımızın mutlu ve her anlamda sağlıklı büyümesidir. Bu amaca giden yolda kimi zaman hatalar da olması mümkündür. Bunlar süreklilik göstermediği takdirde telafileri mümkündür. Önemli olan, çocuğun temel ihtiyaçlarını göz önüne alan, onu kendine özgü yapısıyla “biricik” gören, SEVGİ ve DİSİPLİN kavramlarını dengeli bir harmanda buluşturmaya çalışan bir çabayı ve bakış açısını elden bırakmamaktır[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]