Boşanma kararı alan çiftler, boşanma sürecinde birçok zorluk yaşayabilirler. Bu zorluklardan biri de kuşkusuz boşanma kararının çocuklara söylenmesi ve boşanma sürecinin çocuklara zarar vermeyecek şekilde yönetilmesidir. Zira eğer bu iki boyut iyi yönetilemezse çocukların ruh sağlığını ciddi düzeyde sarsabilir.
Peki, kararı çocuğa nasıl söylemeli ve süreci sağlıklı şekilde yönetebilmeniz için nasıl bir yaklaşım sergilemelisiniz?
Boşanma kararını söylerken en başta göz önüne almanız gereken konu, çocuğunuzun/çocuklarınızın yaşı, diğer bir ifadeyle gelişim dönemine göre algılama kapasiteleridir. Diğer bir konu ise, eşler arasındaki meselelerin daha önce çocuğa ne şekilde yansıtılmış olduğudur. Eğer boşanmaya kararına gelinceye kadar yaşanan tüm sorunlara çocuklar da tanık edilmişseniz, boşanma kararını uygun yaklaşımla söylemeniz yetmez, aynı zamanda yaşayabilecekleri ruhsal sıkıntıları da dikkate almanız gerekir.
Çocukluktaki psikososyal ve zihinsel gelişim düzeyleri yaşa göre değişmektedir. Dolayısıyla boşanma hakkında konuşma şekliniz, çocuğun bunu doğru şekilde anlayacak yaşta olup olmadığına göre farklı olmalıdır. Bu anlamda çocuğun boşanma sürecine vereceği tepkilerin yaşa değişiklik göstereceğini göz önüne almalısınız. Örneğin; 3-6 yaş grubu, yani “okul öncesi dönem” diye adlandırdığımız yaştaki çocuklar boşanmanın ne demek olduğunu tam olarak kavrayamazlar. Boşanma, onlar için anne ya da babadan birinin hayatlarından gideceği, yani terk edilecekleri şeklinde yorumlayabilirler. Bu da onlar için son derece korkutucu ve ruhsal açıdan örseleyicidir. Bu yaştaki çocuklar boşanma kararından dolayı kendilerini suçlu görebilirler. Uyku ve iştah düzensizlikleri, parmak emme, endişe kaynaklı davranışlar, altını ıslatma, hırçınlaşma, daha çok anneye yapışma gibi birçok sorun baş gösterebilir. Araştırmalara göre okul öncesi dönemde boşanma sürecinden en çok etkilenen yaş dönemi 5-6’dır. Zira bu yaş aralığı, çocuğun kimlik oluşturmaya başlama ve karşı cinsle özdeşim kurma dönemidir.
Yaşları 7 – 8’den ergenliğe, yani 12 – 13 yaşa kadar olan çocuklar ise daha küçüklere göre boşanmanın anlamını daha iyi kavrayabilirler. Hele 9 – 10 yaş ve sonrası için boşanmanın ne anlama geldiğini kavramada hiçbir sıkıntı beklenmez. Ancak bu yaş grubunun, anne – babanın “Biz boşanmaya/ayrılmaya karar verdik.” demelerini anlamaları ne yazık ki işi bitirmiyor; onlar için asıl zorluk bundan sonra başlıyor. İlkokul çağında ebeveynleri ayrılmış çocukların geleceğe dair kaygılarında ciddi artış görülebiliyor. Bununla birlikte hayattan zevk alamama, daha az oyun oynama, unutkanlık, dikkat dağınıklığı, okul başarısında düşme, üzüntülü ruh hali gibi durumlar yaşanabilir. Ek olarak bu yaş grubundaki çocuklarda ebeveyni suçlama, boşanmayı isteyen ebeveyne karşı öfke besleme, sorumluluklarını yerine getirmeme gibi sorunlar gözlenmektedir.
Ergenlik döneminde ise, çocuk aile ve arkadaşlarından uzaklaşabilir, kendini yalnızlaştırabilir yahut arkadaş çevresiyle zaman geçirip evle olan bağını minimum seviyeye düşürebilir. Bu da kötü alışkanlıklar ve istismara uğrama açısından son derece riskli bir yönelme biçimidir. Ergen çocuk, boşanmanın etkisiyle kendini güçsüz, umutsuz hissedebilir, çevresine karşı öfkeli ve isyankâr davranışlar sergileyebilir. Bir diğer önemli nokta ise boşanma süreci sağlıksız geçen ergenlerin cinsel kimliklerinde bozulmalar yaşanabilmesi ve depresyona, kendine zarar vermeye kadar gidebilen bunalımlar yaşanabilmesidir.
Buraya kadar ifade edilen sorunların her boşanmada mutlaka yaşanacağı anlamı çıkarılmamalıdır. Fakat tüm bu ihtimalleri göz önüne alarak süreci iyi yönetmenin ne kadar hayati bir önem taşıdığı anlaşılmalıdır. Örneğin, ebeveynlerin sürekli tartışma halinde olması ve çocuğun bu tartışma ortamına maruz bırakılmasının, çocuk açısından boşanma sürecini çok daha sıkıntılı duruma getirmekle kalmayıp yukarıda vurguladığımız türden problemlerin şiddetli biçimde yaşanmasına yol açacağı aşikârdır. Bu nedenle anlaşamayan çiftlerin evliliği kurtarma konusunda ellerinden gelen her şeyi yaptıktan sonra süreci boşanmaya getirmeleri halinde, bu meselenin çocuklarının değil, kendi meseleleri olduğunu bir an için bile zihinlerinden çıkarmamaları gerekir. Bu bağlamda çocuklarını kendi öfkelerine kurban etmemeleri, eşi cezalandırmak adına onu yanlarına çekecek davranışlardan kaçınmaları, ekonomik ihtiyaçlarını giderme, onunla düzenli şekilde görüşme gibi konularda en ufak bir ihmalkârlık yapmamaları çocuğun ruh sağlığı açısından büyük önem taşıyor.
Boşanmanın hiçbir şekilde çocuğun beklentisinde olmadığı nadir durumlar olabilmektedir. Eğer çiftler kendi aralarındaki sorunları çocuğa hiç yansıtmamaya özen göstermişlerse bu durum oluşabilir. Böyle bir ailedeki çocuk, şok yaşayabilir ve bu karara inanamayarak ebeveynlerini bunu yapmaktan alıkoymaya çalışabilir. Bu tip ailelerin çocuklarını boşanma sürecine hazırlayacak birtakım adımlar planlamalarında yarar vardır.
Bu bilgiler ışığında boşanma kararını çocuklara açıklarken sergilenecek temel yaklaşım şu şekilde olabilir:
Öncelikle ebeveynler aldıkları boşanma kararını çocuğa birlikte açıklamalıdır. Bu açıklama, çocuğun yaş dönemine göre anlayabileceği seviyede olmalıdır. Çocuğa sadece evliliğin bittiği, anne ve babalık ilişkilerinin bitmediği ve asla yalnız olmayacağı; onunla düzenli şekilde görüşüleceği, her tür gereksiniminin tıpkı eskisi gibi karşılanacağı anlatılmalıdır. Özellikle küçük yaşlarda ebeveynlerin birlikte yapacağı açıklamada güven hissinin çocuğa aşılanması çok önemlidir. “…Artık annenle/babanla anlaşamadığımız için bir arada yaşamayacağız, tıpkı bazen arkadaşların birbirleriyle anlaşamayıp beraber oynamak istememesi gibi… Fakat senin annen ve baban olmaya devam edeceğiz…” şeklinde kurulan cümleler çocuktaki kayıp hissini azaltıcı etki yapacaktır.. Çocuğun aklında soru işaretlerinin kalmaması önemlidir. Söz gelişi kiminle yaşayacağı ve nedeni açıklanmalı, bu konuda kendisinin ne düşündüğüne kulak verilmelidir. Sürecin bundan sonra nasıl ilerleyeceği, çocuğun okulu, mahallesi, evi ve odası değişecekse yeni düzenini en iyi şekilde nasıl oluşturabileceği gibi hususlar detaylıca ele alınmalı, kafasındaki tüm soruları sormasına fırsat verilmeli, belirsizlikler mümkün olduğu kadar ortadan kaldırılmalıdır.
Boşanma sürecini iyi yöneten eşler, boşanmanın sadece ve sadece kendi hayatlarıyla ilgili bir karar olduğunun farkındadırlar. Bu nedenle çocuklarına karşı taşıdıkları sorumluluk duygularını ihmal etmeyi akıllarından bile geçirmezler. Çocuklarını kendi hayal kırıklıklarından, eşe olan öfkelerinden uzak tutarlar. Zaten bu sürecin çocuk için de hiç kolay olmayacağını göz önüne alarak destekleyici davranmayı elden bırakmazlar. Anne ve babanın geri dönmesine yönelik olarak çocukta oluşabilecek doğal beklentiyi iyi yönetirler. Bunu birbirlerini suçlamadan net şekilde açıklarlar. Dönmekle ilgili ihtimal yoksa, yeniden bir araya gelmenin söz konusu olmadığını net ifadelerle vurgulayarak bu beklentisiyle “vedalaşmasına” yardımcı olurlar ama çocuğun gelecekle ilgili umudunu diri tutarlar.
Bu tür bir yaklaşım, hem çiftlerin hem de çocuğun boşanma sürecini en az hasarla atlatmasına yardımcı olacaktır.