Hepimiz kendimizi değerli hissetmek isteriz. Neden mi? Çünkü değerli hissetmek bir ihtiyaçtır. Kendinizi değerli hissetmediğiniz zamanları hatırlayın. Omuzlarınız düşer, duruşunuz bozulur, sesiniz daha az ve güvensiz çıkmaya başlar. Yapılan araştırmalar bu belirtilerin insanı olduğundan daha da depresif bir hale soktuğunu gözler önüne seriyor. Şirketlerde yapılan motivasyon çalışmaları da insanların kendilerini değersiz hissettikleri zamanlarda işe yaramamaktadır. Kendini değerli hissetmeyen çalışanlara yapılan motivasyon çalışması tek başına yetersiz kalmakta, katılımlar isteksiz olmakta, değer yargılarını zedelemekte ve samimiyetsiz algılanmaktadır. En önemlisi de, çalışanların kafalarında hiçbir şeyin değişmeyeceği yargısı oluşturmakta ve öğrenilmiş çaresizliğe neden olmaktadır. Çalışanların bazen “Her şey çok güzel, hiçbir sıkıntımız yok” gibi değerlendirmeler yaptıkları durumlar irdelendiğinde, bu tarz ifadelerin altında “Zaten hiçbir şey değişmeyecek, bu nedenle sıkıntılarımızı dile getirmeyi anlamsız buluyoruz” düşüncesinin ağır bastığı görülebilmektedir. Dolayısıyla şirketlerin çalışanına değer verdiğini hissettireceği, çalışanların da ikna olabileceği yöntemlere ihtiyacı vardır. Değer verme, sağlanan maddi imkânlardan çok ilişki tarzıyla ilgili bir durumdur. Örneğin, çalışma ortamının güzelliği ve gösterişliliği çalışan tarafından kendine verilen değerin bir göstergesi olarak değil, işverenin kendi narsisizmiyle ilgili bir ip ucu olarak değerlendirilebilmektedir. Bütün bunları düşündüğümüzde şirketlerin ilk başta oluşturması gereken; teşekkür kültürü, istekleri dikkate alma ve yanıtlama alışkanlığı gibi çalışanların kendilerini değerli hissedeceği yaklaşımlar olmalıdır.
