“Şikâyet kültürü”, şirketlerde oldukça yaygın bir olgudur. İster iş psikologluğu, ister yönetim danışmanlığı, isterse de şirket içi iyileştirmeyi hedefleyen tüm mesleki pratiklerimizde, bu kültürü besleyen dinamikleri anlayıp çözümlemeye çalışmanın sağlıklı/verimli ilerleyebilmek acısından çok önemli olduğunu göz önüne alırız.
Çalışanlar kimi zaman değer görmediklerinden, kimi zaman burada hiçbir şeyin değişeceğine inanmadıklarından, kimi zaman işlerin bir türlü sonuçlandırılamamasından vs. yakınır, bunlardan dolayı motivasyon sorunu yaşadıklarından dem vururlar. Aslında gerçekten her zaman durum göründüğü gibi midir, yoksa altında başka dinamikler de var mıdır? Yakından bakıldığında görünenlerin dışında daha altta kalan sebeplere de rastlayabiliyoruz.
Örneğin insanların kişilik özellikleri bu alttaki dinamiklerden biri olabilir. Söz gelişi pasif-agresif kişiler öfkelerini pek iyi gösteremedikleri için yaşadığı sorunları alakasız kişilerle paylaşarak hoşnutsuzluklarını diğer insanlara bulaştırabilirler. Obsesif tipler, şirketteki işlerin kendi kafalarındaki kurguda yapılmadığını ve yeterince özen gösterilmediğiyle ilgili şikâyetlerini sürekli ifade edebilirler. Bir de narsist insanlar vardır ki bunlar her zaman yeterince değer göremediklerinde yakınır durular.
Tek başına şikâyet etmemenin de, her zaman için her şeyin yolunda olduğu anlamına gelmeyeceğini belirtmek isteriz. Şirketlerde yaptığımız çalışmalarda bazen “Her şey çok güzel, diyecek hiçbir şeyim yok!” tarzında kestirip atan çalışanlarla karşılaşıyoruz. Ne zaman böyle net bir ifade duysam altında hep bir şey çıktığına şahit olurum. Bu ifadeler örneğin “öğrenilmiş çaresizlik” kültürünün şirkette yaygın olduğunun bir işareti olabilir. Daha önce yapılmış veya vaat edilmiş uygulamaların isteyerek veya istemeyerek yerine getirilemediği, bu tür nedenlerden dolayı çalışanların kendilerine değer verilmediğine inanmış olduklari şirketlerde yakınma kültürü yerine suskunluk öne çıkabiliyor.
Bütün bunları göz önüne alırsak “şikâyet kültürü”, bir ucu yönetimde, bir ucu çalışanda olan ve kökleri şirketin tüm anı repertuvarında, sistemin kılcal damarlarında gizli olabilen, mutlaka stratejik yaklaşımlarla ele alınması gereken çok yönlü bir olgudur.