Yaşamımızın olağan günlük akışında meydana gelen olağanüstü ve gerek ruhsal, gerekse fiziksel açıdan zorlayıcı haller yaşamımızda krize yol açabilirler. Günlük yaşamımızı yeniden olağan akışına döndürecek bir kriz yönetimi yapamadığımız durumlarda ise, “ruhsal travma” yaşayabiliriz.
Travmatik durumlar iş ve iş-dışındaki yaşam alanlarımızda ortaya çıkabilir. Örneğin, işimizi kaybetme, işyerimizdeki yıkıcı çatışmalar, mobbing, kazalar, terör saldırıları, yakın ilişki kaybı, ciddi hastalık veya ölüm gibi çok sayıda olay, bizi travmatize edebilme potansiyeli olan ve yaşamımızda kriz yaratabilecek durumlardır.
İş dışı yaşamımızda olduğu gibi, iş yerinde maruz kaldığımız travmatik durumlar bizde aşırı strese bağlı birtakım belirtilere yol açabilir. Yaşadığımız olayla ilgili zihnimizi kaplayan rahatsız edici imge ve düşünceler, huzursuzluk, dikkat dağınıklığı, uyku düzenimizde bozulma, yoğun üzüntü, yoğun kaygı, öfke, bedensel gerilime bağlı ağrılar gibi hem fiziksel, hem duygusal hem de zihinsel boyutlarda pek çok belirtiden söz edebiliriz.
İşyerinde yaşanan travmatik olaylarda ise saydıklarımıza ek olarak çalışanda işe gitmede isteksizlik, performans düşüklüğü, hatalı iş yapma, güven kaybı, bağlılıkta azalma gibi çok sayıda belirti de ortaya çıkartabilir. Buraya kadar söylediklerimizden görüleceği gibi küçük ya da büyük kriz ve travmalarin hem iş, hem de iş-dışı hayatımızda oldukça sık ortaya çıkma olasılığı bulunuyor. Bu nedenle herkesin ve özellikle çalışanların bu konuda doğru ve yeterli bilgi sahibi olmasında yarar vardır. Keza işyerindeki yöneticilerin kriz yönetimi ve travmaya doğru yaklaşım konusunda yetkin olması liderlik vasıflarından biri olarak değerlendirilebilir.