Günümüzde imaj, yetkinliğin önüne mi geçti?
Önce imaj ve yetkinliğin ne olduğuna bakalım: İmaj, bir kişi veya kurumun diğer kişi veya kurumların zihninde yarattığı anlayış ve izlenimlerdir. Yetkinlik ise; başarılı olabilmek için sahip olunması gereken bilgi, beceri, tutum ve motivasyon toplamı olarak ifade edilebilir.
Rekabetin gerek şirketler gerekse de profesyonel kişiler arasında çok yoğun bir biçimde yaşandığı bu zamanlarda, “tercih edilen” olabilmek çok zor hale geldi. Artık aynı segmentteki çok sayıda ürün ve hizmet arasından sıyrılıp öne çıkabilmek için fazlasıyla inovatif olmak gerekiyor. Bu durum, fark edilme, tercih edilen olma konularında yaşanan zorluğu daha da arttırıyor. Yaşanan bu zorluk, şirketleri ve insanları “imaj yoluyla” fark yaratmaya itiyor. Bu da giderek imajın yetkinlik ve kalitenin önüne geçmesine yol açıyor.
Her ne kadar ürün ve hizmetlerde kalite veya yetkinliğin önemli olduğunu bilsek de bunların bize sunuluş biçimi, diğer bir ifadeyle bu ürün ve hizmetlerle ilgili bizde oluşturulan imaj yüzünden onları sadece cazip değil, aynı zamanda yetkin veya kaliteli algılayabiliyoruz.
Mal veya hizmet satın alma davranışını etkileyen en önemli faktörler arasında tüketicinin inanç ve tutumları yer alır. Bunların her ikisi de öğrenilmiş ve zamanla değişebilen/değiştirilebilen zihinsel kodlardır. İşte, algı “manipülasyonu” yapanların da en çok odaklandıkları nokta, bir ürün veya hizmetle ilgili olarak tüketicinin zihninde pozitif bir tutum oluşturmaktır. Bu tutumu oluşturmak içinse kişinin kalite veya yetkinlikten anlaması gerekmez (hatta böylesi daha iyi), yeter ki; onun beklentilerine karşılık gelebilecek bir imaj oluşturalım, yeter!
Diğer yandan internet ve sosyal medya kullanımının artması “imaj çağı”nın bütün dünyada giderek güçlenen şekilde hüküm sürmesine yol açıyor. Yeteneklerin tek başına yetmediği ve her alanda bitmek bilmeyen zorlu rekabetin olduğu böylesi bir çağda, sadece şirketler değil, insanlar da imaj yoluyla fark yaratmaya çalışıyor. Hitap şekli, doğallık, özgünlük, diksiyon, kılık – kıyafet, jest ve mimikler, göz teması, duruş vb. tüm konular incelikle düşünülerek sergileniyor. Örneğin, hatırı sayılır ölçüde bilimsel araştırma işverenin, ilk karşılaşma anında en çok dikkat ettiği iki şeyin dış görünüş ve kendini sunuş biçimi olduğunu ortaya koyuyor. Bunlarda ne kadar başarılı olunursa, söylenmek istenenlere de o kadar kulak kabartılıyor. Aynı durum hizmet satın alma arayışında olan müşteri için de geçerlidir. Bu veriler, sosyal medya ve dijital platformlarda özellikle imaj konusunda fark yaratanların neden bol miktarda takipçi elde ettiklerini açıklıyor. Bu veriler aynı zamanda, insanların artık özgeçmişlerini düzenlemektense neden sosyal medya hesaplarını düzenlemeyi tercih ettikleri konusunda bize ışık tutuyor. Yetkinliklerin, binbir emekle elde edilmiş diplomaların, yılların çilesini taşıyan tecrübenin “out”; alınan etkileşimin, takipçi sayısının, göz alıcı fotoğrafların “in” olduğu bir hayatın içindeyiz.
Yaşanan tüm bu “varoluş curcunası”nın ortasında unutulmaması gereken en önemli şey, imaj ile gerçekliğin arasındaki makas açıldıkça belki daha fazla dolacak olan ceplerimizin, giderek bomboş, ıpıssız hale gelmekte olan ruhlarımıza merhem olmayacağıdır.